22 Ocak 2009 Perşembe

SEN..

Sen

Sen uykularımı bölen düşlerimin meleği.
Sen söküp atamadığım,
Hapsedilmiş duygularımın zinciri.
Sen çelik zırhlı duvarlarımın gönül mührü.
Sen dizlerimde taşıyamadığım yük,
Düşüncelerimde çözemediğim muamma.
Sen gidemediğim, erişemediğim uzaklıklar,
Sarılamadığım hasretim.
Sen duyduğum eksikliğim, ezikliğim yüreğimde
Sen düşüncelerimde büyüttüğüm sevdam.
Sen dönüşü olmayan yolum,
İçinde durmadan yürüdüğüm.
Sen bitiremediğim romanın,
Sayfalarında arayıp ta bulamadığım.
Sen yazamadığım sevda şiirlerimin
Mısralarında sakladığım.
Sen su içerken bulmaya çalıştığım tat
Sen nefeslerimde bulduğum hayat.
Sen adını koyamadığım,
Gönül ayarlarımın en sonu.
Sen sıradan yaşantılarımın kabusu
Heyecanlarım, korkularım.
Sen açıklayamadığım sırlarım, gizemim.
Sen hüznüm, sevincim, coşkularım.
Sen, canım,can yoldaşım, cananım...

23.04. 2003

Orhan KAYMAK

Meltem..

2 Ocak 2009 Cuma

İnzivada..














Niye düşünemiyorum?
Neden kafamı toparlayıp iki satır
Bir şiir oluşturamıyorum bu akşam.?..
Neden zorladığımda şakaklarımda bir baskı oluyor?
Neden sanki saçlarım uzuyor, uzuyor?
Ve beynim küçülüyor içinde...
Neden daralıyorum sanki kulaklarım zonkluyor?
Üç beş veciz söz bulamıyorum coşkulu bir dize
Dökülmüyor şöyle baharla, çiçekle neşeyle dolu...
Neden bir kahramanım çıkıp gelmiyor ?
Buradayım demiyor karşıma geçip oturmuyor.
Şöyle baksam tarif etsem uzata, uzata...
Neden aşık olabileceğim kadar güzel bir kız ?
Gelip de elimi tutmuyor sanki;
Gözlerini gözlerime mühürlemiyor
Hiç birimi yok bu gece?
Terk ettiler o zaman beni biliyorum...
Karımda öyle,
Allah bilir ya uyumuştur şimdi
Kalkıp gitsem peşinden diye geçti içimden
Gecenin bu sessizliğini, dinginliğini
Bir daha bulabilirmiyim acaba diyorum
Vefasız duygu gelmeni bekliyorum...












SU

Ey cami avlusunda şakırdayan su;
Denizim,Mehtabım,Kalamış, Göksu
Erciyes’de Ağrı’da, yamacında bir dağın
Aşıklar çeşmesi, Dilek pınarı en güzel adın.
Sen yalçın kayalıklarda arındın ak pak
Avuç, avuç içsem de mümkün mü doymak?
Erilmez yar gibisin hem cilve naz, hem kıvrak.

Ya, kocaman pamuk tarlası bulutların
Düşürdüğü Nisan yağmurudur kaynağın,
Yada, Torosların, Uludağın şapkası karların
Köpük, köpük çağlayanların dökülüp
Dinlendiği ovada kıvrım, kıvrım ırmaksın...


Manyasta kuş cenneti, Harran da bereket
Urfa’ da balık gölüsün...
Çoruhta azgınsın, Kelkit de derbent
Fethiye de ölüsün...
Yeşilırmaksın hayatsın çevrene
Kızılırmaksın yıldızlardan kopmuş
Toprak taşırsın Kara Denize
Sakaryasın yıllarca sürünüp durmuş
Destanlar yaşatan bizlere...


Diclesin, Fıratsın coşkun akıp çağlayan
Meriç’sin Tuna’sın özyurduna ağlayan
Kimi iki yaramaz çocuk; Seyhan, Ceyhan.
Sen Akdenizsin, Karadenizsin çırpınan
Kızıl denizsin, Büyük okyanussun
Piri Reisin arşınladığı;
Kaptanı Derya Barbaros’un oğlusun...


Ey içmeye kıyamadığım duru su
Sabahın çiği akşamın şelalesi başıma
Yıkanıp arındığım boğaz, mavi Marmara
Ey dayanılmaz aşk şarabı,
Kadehlerimizdeki kırmızı su
Akşamüstü zenginliği Ege’nin.
Ey çapkınların en doymazı en aymazı
Soymadığın güzel kaldı mı kıyında
Öpmediğin dudak, okşamadığın ten.


Ey kıkırdayan su; ayaklarımda şımarma!
Biraz azgın biraz öfkeli sokulup kıyılara
Bizden çaldığın canları unuttum sanma!...


Orhan KAYMAK